top of page

İnsanların Önünde Kurban Edilmek Üzerine

  • Yazarın fotoğrafı: Mert Ali Aytaç
    Mert Ali Aytaç
  • 16 Eyl
  • 2 dakikada okunur

   “Ve şimdi, gidiyorum- çarmıha gerilen öbür insanların gittiği gibi. Çarmıha gerilmiş olduğumuzdan pişman olduğumuzu sanmayın; çünkü giderek sayıları çoğalan insanlar tarafından çarmıha gerilmek zorundayız; en büyük topraklar ve en büyük gökler arasında.”

                                                                                                -Meczup (Halil Cibran)

   İnsanlar Nietzsche’nin deyimiyle “güç istenci” içgüdüsüyle doğan hayvanlardır. İnsanlar egoisttirler ve diğerkamlık veya özgecilik doğaya aykırıdır. Aslında arzularımız bize egoist davranmamızı salık verir ve arzularına karşı koyabilen ne yüce ve erdemlidir… Ancak bu elbette ki doğasına “boyun eğen” insanları “erdemsiz” veya “kötü” diye yargılamamızı gerektirmez. Onlar sadece “normal” insanlardır. Aynı Antik Yunan toplumunda mekanik ve makinelerle uğraşan köleler gibi, normal, sıradan ve basit… Normal olmak ne kadar iyidir, ne denli kötüdür orası tartışmalı ancak biz bugün başka bir konu üzerine konuşacağız. “Normal ve basit” insanların dünyasına bakacağız. Onların Tanrılarına (putlarına) ve kurbanlarına (adaklarına) göz atacağız.

   Yine Nietzsche, insanları üst insan ve diğerleri olarak sınıflandırır. Konumuz üst insanın mahiyeti de değil. Aslında bu noktada üst insan konusuna girmemin sebebi biraz da insanları kendi felsefemde “üst olanlar ve diğerleri” veya “kaliteliler ve çürükler”, “sağlamlar ve zayıflar” olarak ayırmak. İnsanlar böyledir, bir sepetteki elmalar gibi. Gelin bu sepete, önünde saygıyla eğilerek, Descartes’in sepeti diyelim. Bildiğiniz üzere küfler veya çürükler bir elmadan diğerine rahatlıkla geçebilir. Bir sepette elmalar dip dibe bulunur, dolayısıyla sağlam veya kaliteli bir elma için arzuların çürüklüğünden veya Nietzsche’nin deyimiyle decadancé (çürüme, dejenerasyon) halinden kurtulmanın tek yolu aynı bir kaplumbağa gibi kabuğuna çekilmektir. Yalnızlık ilaçtır ve farklı olup üst insan olan herkesin makus talihidir. 

   Bir de bu sıradan insanların “tanrılarını” ve “kurbanlarını” tanıyalım. Onların tanrıları putlarıdır, aklı çevreleyen, tanrıyı örten ve her konuda insanın gözünün önüne bir perde indiren türden putlar. Bu putlar ne diye mi soruyorsunuz bana? Kıskançlık bu putlardan sadece biridir. Kıskançlık yayılır, aynı bir virüs veyahut “çürük” gibi. İşte arzular böyledir, bir yara gibi durmadan kanarlar ve insanı içten içe çürütürler. Hani demiştik ya çürüme bireyden başlar ve topluma yayılır diye, Descartes’in sepetini hatırladınız değil mi? İşte tüm bu çürümenin müsebbibi arzulardır ve her elma zaman geçtikçe az veya çok çürür yani arzuların “hayali” dünyasına kapılır. Çürümek elma için “normaldir”, “sıradandır”. Zaman bunu elmaya dayatır. Bir de anormal elmalar vardır, yalnız, çürümeyen, parlak elmalar… Bir yanda bu elmalar ve diğer bir yanda çürüklerine tapan elmalar. Ah, ne kadar yazık! İşte bu kıskançlık tanrısı veya “haset”, onların sağlam elmalara karşı cephe alırken adak sunmak için başvurdukları, ivedilikle öfke tanrısına haber veren bir tanrıdır. O iyi tanrı “gıptadan” veya “imrenmeden” çok farklıdır. O, kullarından kurban ister, o adağa muhtaçtır.

   Onun istediği adaklar sağlam elmalardır, aynı Halil Cibran’ın dediği gibi, çürük elmalar sağlam elmaların çarmıha gerilmesini ve süründürülmesini isterler. Sağlam elmaların kaderi budur: boyunlarına yular veyahut urgan geçirilmesi… Ancak sağlam elmalar bu durumdan pişman değildirler işte, onlar kendileridir, insanlığın en aydınlık ve en gözde parçalarıdır. Biz çarmıha gerileceğiz ancak müsterih olun, biz çarmıha gerilmekten de mutluluk duyanlar ve iskemlede sallanmadan durabilenleriz. Bırakın putperestleri, biz insanlar önünde kurban edilme şerefine erişenleriz!                                                                      Mert Ali AYTAÇ


 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Komprador (Tiyatro)

Sahne 1 (Salonda sessizlik hakimdir. Herkes kravatlarını düzeltir ve saat tam beşi vurduğunda masadan kalkarlar. Sadece Bilal ve Satış...

 
 
 
Komprador

Toplantı bitti, salon derin bir sessizliğe büründü. Herkes eşzamanlı olarak kravatlarını düzeltip saat tam beşi vurduğunda masadan...

 
 
 
Yalnızlık Üzerine

Yalnızlık üzerine yazılan pek deneme göremedim. En azından genel literatürde yer tutan “kült” denemelerde böyle bir yazı dikkatimi...

 
 
 

Yorumlar


© 2035 by Mert Ali Aytaç. Powered and secured by Wix

bottom of page