Antik Yunan’da Zaman Felsefesi
- Mert Ali Aytaç
- 3 saat önce
- 3 dakikada okunur
En eski çağlardan beridir zamanı anlamak ve zamanı ölçmek insanların şüphesiz en temel gayelerinden birisi olmuştur. Mayalar, Minos Uygarlığı (Antik Yunanların ataları), Aztekler, İndus Vadisi Uygarlığı, Sümerler vb. topluluklar zamanı ölçmeyi farklı matematiksel sistemlere dayanarak kendilerine görev edinmiş ve takvim benzeri yapılar geliştirmişlerdir. Zamana tanrılar dahi atanmış ve onların üzerinden dini bazı çıkarımlar yapılmıştır. Örneğin Antik Yunan’daki Kronos (Κρονος) zamanı yöneten bir titandır. Parmenides ve Aristo ile başlayan süreçteyse bu denli anlam atfedilen bir konseptin[1] nasıl işlediğini ve ne olduğunu anlamaya yönelik felsefi sistemler geliştirilmiştir.
Antik Yunan filozofları zamanı değişimle birlikte ele almışlardır. Bu noktada iki farklı grup ortaya çıkmıştır: Parmenides’i takip edenler ve Herakleitos’u takip edenler. Herakleitos varlığı değişimle özdeşleştirmiş ve “Aynı ırmaklara girenlerin üzerinden farklı sular akar”[2] ve “Güneş her gün yenidir”[3] diyerek değişimin varlıkların özündeki vazgeçilmez tözlerden[4] birisi olduğunu söylemiş ve değişimin kavrayıştaki önemini vurgulamıştır. (Herakleitos, 2018, s. 45, 57) Parmenides ve onun halefi[5] ve öğrencisi Elea’lı Zenon değişimin mümkün olmadığını dolayısıyla zamanın da olmadığını iddia etmişlerdir. Parmenides mantık ilkelerine sıkı sıkıya bağlıdır ve bunun bir sonucu olarak değişimin mümkün olamayacağını iddia eder. Onun hem şiir hem fragman olarak kabul edilen bölük pörçük yazılarında şöyle bir kısma rastlarız: “Ne önce vardı ne de sonra var olacak, çünkü şimdidir, tümden farksızdır, biriciktir, kesintisizdir: Zira onda nasıl bir doğuş arayabilirsin ki? Nasıl ve nereden büyüyecek? Ne varlık olmayandan çünkü söylenilebilir ve düşünülebilir değil “değil var” [yok].”[6] (Parmenides, 2022, s. 91) Parmenides’in bahsi geçen görüşü ise primitif[7] bir “idealist zaman anlayışını içerir. İdealizm veya idealism zamanın ontolojik bir varlığı olmadığını ve yalnız insan zihni tarafından yaratılan bir yanılsama olduğunu savunan görüştür. Bu noktada aynı düsturu takip eden Zenon birkaç farklı paradoks veya problem ortaya atmıştır. Bunlardan biri de Aşil (Akhilleus) ve kaplumbağa paradoksudur.
Paradoksa göre kaplumbağa T1’den T2’ye gittiğinde ve Aşil de kaplumbağanın bir önceki konumuna gelirse (T1) ve bu hep kaplumbağa yavaşlasa veya her zaman gittiği yolun yarısını da gitse Aşil’in hızı ne olursa olsun kaplumbağaya yetişemeyeceği anlamına gelir. Kaplumbağa da her zaman gittiği yolun yarısını giderse hiçbir zaman bitişe varamaz, dolayısıyla ne kaplumbağa ne de Aşil yarışı kazanamaz. (Bardon, 2021, s. 11, 12) Zenon’un bu paradoksu ne kadar matematiksel ve mantıksal açıdan büyük bir felsefi devrim yaratsa da Aristo bu noktada Zenon’a bir itiraz getirmiştir.
Aristo öncesinde Platon, zamanın gök cisimlerinin hareketine bağlı olarak var olduğunu ve bu hareket sona ererse zamanın da sona ereceğini Timaios diyaloğunda iddia etmiştir. (Bardon, 2021, s. 14) Aristo bu fikri inkâr eder, ona göre zaman ne Herakleitos’un dediği gibi değişimle ne de Platon’un dediği gibi hareketle özdeştir, ona göre zaman değişime istinaden[9] değişimin sayısıdır. Zamanı bir sayı birimi veyahut nicelik olarak tanımlayan Aristo’ya göre “hızlı” veya “yavaş” gibi süreci tanımlayan sıfatlar değişimi yansıtır zamanı değil; ona göre zaman her yerde eşit ve aynıdır (aynen iki sayısının her yerde aynı olması gibi). Dolayısıyla zamanı hızlı, yavaş veya göreceli olarak tanımlamak Aristo’ya göre mümkün değildir. (Bardon, 2021, s. 14, 15) Onun fikrini şöyle açıklayabiliriz, bir fare ve bir yılan gördüğümüzde iki hayvan gördüğümüzü ve farenin yılandan daha kısa olduğunu söyleriz. Aslen “daha uzun olmak” ya da “iki” yılan veya fare gibi “gerçek” ve “somut” değildirler bu iki konsept de karşılaştırmaya, ölçmeye ve ilişkilere dayalıdır. Aynı şekilde zaman da olayların, değişimin ve hareketin ölçümüdür, zaman ilişkiseldir ve bu anlayışa “ilişkisel zaman anlayışı” veya relationism adı verilir. Aristo’da zaman geçmiş ve geleceği ayıran ve onları birbirine bağlayan “şimdi” anıdır ve bu an hem insan zihninde hem de gerçeklikte var olur. Aristo bu iki ciheti[10] uzlaştırır ve zamanın hem bağımsız hem zihne bağımlı olduğunu ve zamanın zihin ve gerçeklik arasındaki ilişkiden doğduğunu söyler. (Dağ, 2020, s. 37-47)
Aristo’nun zamana dair bu bakışı Zenon paradoksunu şöyle aşma girişiminde bulunur: zaman gerçekten de sonsuz parçaya bölünebilir ancak iki boyutlu bir çizginin sonsuz sıfır boyutlu noktaya bölünmesi gibi ne o çizgi noktalardan oluşur ne de zaman o sonsuz küçük anlardan. Zamanın üç “gerçek” anı başlangıcı, şimdisi ve sonudur. Aristo bu noktada zamanı matematiksel bir nicelik olarak kabul eder ve matematiksel niceliklerin sonsuz küçük parçalardan değil soyut karşılaştırma ilişkilerinden ortaya çıkması gibi zamanın da bu şekilde ortaya çıktığını söyler ve Zenon paradokslarının bir kavramsal yanılgıdan, yani “zaman” ile “değişim” kavramlarının karıştırılmasından doğduğunu söyler. (Bardon, 2021, s. 16-18) O ne kadar zamanı bir “ölçü” veya “sayı” olarak nitelese de onu 12 gibi bir sayıdan ayırır ve bu kadar soyut değil daha ilişkisel ve somut bir düzleme koyar.
[1] Kavram
[2] (Arius Didymus: Eusebius, Praeparatio Evangelica, XV 20.2)
[3] (Aristoteles, Meteorologica, B 2.355a13)
[4] Öz, cevher, bir varlığın en temel ve vazgeçilmez metafiziksel yapıtaşı
[5] Sonrasında gelen
[6] Fragman B8
[7] İlkel
[8] Görsel Kaynakça: https://uzayla.com/zenon-ve-hareket-paradokslari/
[9] Ona göre
[10] Yön
Yorumlar