top of page

Şiirler 1

  • Yazarın fotoğrafı: Mert Ali Aytaç
    Mert Ali Aytaç
  • 16 Eyl
  • 6 dakikada okunur

Dünya

Dünya iki yokluk arasında bir varlık değil mi?

Yok olacaksak eğer, yaşam yaşanmaya değer mi?

Hatırlar mısın dedenin dedesini; kimdi, ne ederdi?

Yokluk çekti mi hiç, var mıydı bir derdi?

Artık ne o ihtiyar var ne de yad edeni…

O halde ne diye ağlar insan, harap eder bedeni?

Yaşamış mıydı o ihtiyar?

Onu son bilen uykuya daldığında ebedi,

Doğmamışlardan hiç farkı kaldı mı ki?


Zaman ve Buz

Biliyor muyuz zamanın kıymetini?

Zaman bir buz değil mi satılan pazarda?

Her an eriyor işte, değiştiremezsin hilkatini,

Ne kadar zengin olsan da uyuyorsun mezarda.


Kefenden Önce

Bir kefendir aldı içine kimleri kimleri,

Öyleyse dün değil, bugün demeli,

Olacaksak hepimiz karıncaların öğle yemeği,

Yaşayalım dertsizce, unutmayalım “ben” demeyi.


Arzular Kanıyor

Neden karşı geliriz arzulara?

Doğamızla savaş mı eyleriz?

Arzuların hepsi kabuk tutmuş birer yara,

Öyleyse kabuğunu hudut belleyiniz.,



Musalla

Uzanınca beyaz musallaya,

İhtiyacın olacak üç beş duaya,

İyilik yap, düşün taşın,

Hazırlıklı git öteki dünyaya.


Sanat

Yaptığım şey ulvi, adı açıkça sanattır,

Ben bir kuş, dudaklarım kanattır,

Süzülürüm fezada varken çok ahtım,

Bir yıldızla çarpıştım ve gözlerimden kan aktı.


Kibir

Nemrut bir sineğe öldü,

Öldüğünde kölelerince gömüldü,

O halde küçümseme kimseyi,

Krallar da kölelerde bu dünyada ölümlü.


Hayat

Hayat çok kısa, yani bir anlık,

Hayatında bir daha bu kadar olamayacaksın genç,

Saniyeler geçiyor, yaklaştı karanlık,

Vakti etme zayi, tarafını seç.







Saman Adam

Yazdıklarım açık, anlamları derin,

Güneş bir ateş ve yanmakta derim,

Hayat bir çiftçi, korkuluksa benim,

Faniyim belki ama mutlu gezerim.


Gerçek değil bu, kumaş yüzüm sahte,

İçeride bir film var, iç dünyam sahne,

Saatler eriyor, kaçış yok ki vakte,

Ellerimden damlıyor, sadık kaldım akde.


Kafamda bir karga, oydu gözümü,

Hissetmedim, onlar görmez özümü,

Ağzım yok benim hakla mayala sözümü

Dünya mutlu, karga kaçtı, kör ebe çözümü.


Gökyüzü karanlık harabede geziyorum,

Yıldızlar yerde, istemeden eziyorum,

Sopam yok benim, hislerimle seziyorum,

Dizlerim kanadı, sürünürken esiyorum.


Bu dünya sahte, adı körler ülkesi,

Öğlenleri güneşten büyük korkuluk gölgesi,

Ayağım toprakta, imkânsız hareket etmesi,

Karanlıkta bağırmakta, yaktı ışık huzmesi.


Altında iskemle, boynunda urgan,

Gözlerinde mil var, kafasında sultan,

Kılıç kesti kulakları, sallanmakta kurban,

Şapkadaki yıldızlar saplandı reçineli kollar.


Sadece Bir An

Dünya zevkleri anlık, mutluluğu onlarda arama,

Savaşta etme düşmana yataklık, sonunda tutsak eder seni,

O mahpus dar ve karanlık, huzur vermez kalana,

Orası dipsiz bir bataklık, giren dönemez kolay geri. 


Sen sen ol uyma onlara,

Etme cevhervari hayatını ziyan,

Huzur var mı kalanlara?

Unutma ki süren mutlulukları bir an.


Vahamet

Bu dünya boş, hiç değer mi ki kasavete,

İşte bitti bir gün, dönüp bakma vahamete,

Güvenme yıllara, bak günlerin sadakate,

Bul çift taraflı huzuru, hasret kalma selamete.


Hayalvari Bir Gelecek

Eğer huzur yoksa, geçmiş bir hayalidir,

Geçmişiyle pişmana bugün bir yanılsama,

Hayat ona rüya, kâbusvari bir gazeldir,

Yarını yaşamak için arzuları kanıksama.


Dipsiz Kuyu

Dipsiz bir karanlıkta yüzüyorum,

Meşalem beni kör ediyor,

Aşağılardan karanlığa düşüyorum,

Sessizlik beni sağır ediyor.



Aşk

Aşk, anlık bir şey içimde,

İçimdeyken daha da bileniyor,

Zakkum halini almış biçimde,

Atmadıkça boğazım deliniyor,


Yalnız Ağaç

Çorak bir çölde yalnız bir ağaç var,

Kuşlar bile dallarına konmuyorlar,

Hiç yapraklarında görmemiş kar,

Köklerine uğramıyor karıncalar.


Yama

Nereden bulaştım sana ben?

Kalbim yırtıktı yama yaptım alımını,

Kalbim alıştı, çıkma oradan, çıkamazsın,

Çıkarmam seni, yama söküp atılır mı?


Soru İşareti

Kimsin sen? Bilmiyorum.

Seni sevdim mi? Bilmiyorum.

Seni sevecek miyim? Bilmiyorum.

Seni seviyor muyum? Biliyorum…


Yedi Baş

Yedi baş çıktı kafamdan, hepsi birbirinden farklı,

Kimi boynuzlu kimisiyse kendi naaşımdan,

Altısını kestim kimisi gülüyordu, kimisi can atıyordu, kimisiyse döküyordu gözyaşı,

Aralarından biri kaldı bana sadece, ben kaldım.


Işık

Gündüzlerim gecelerime, gecelerim gündüzlerime karışık,

Her yanım tuzak, her yanım sarmaşık,

Ne yaşasam bana ait, bu dünya bana yaraşık,

Bu sonsuz ormanda tek beklediğim tanrıdan bir ışık.


Öyle Bir Pınar Ki…

Hayat denizinde kaptanım ben,

Kalbimde olan şey inatçı vehim,

Sen deli dalgalarsın yüreğimdeyken,

Bu pınarın kendisisin kristal kadehim.


Şarabından doldur bana hayat dolsun içim,

Sarhoş olmak için doğdum ben sensiz neyleyim,

Gözüm kör olsun içmekten, karanlıkta sesim için,

Bir kadeh daha koy, bitmesin bu an sonsuzla birleşeyim.

Tohum ve Güneş

Ve bir tohum üredi topraktan

Güneşe döndü yüzünü,

Umutla baktı hayata,

Umursamadı duyduğu hüznü.


Yaşamak acı verir,

İnsanın tenini yakar güneş,

Acı mutluluktur,

Hayatla tutulan bir tür güreş…




Koyu

Duvarlarla çevrelenmiş dört yanım,

Özgürlükle birim ben, özgürlükte yazar adım,

Kanımda akar yüreğimden damıttığım her dize,

Hitabım geniştir, sözüm bana değil herkese.


Özgür bir tutsağım ben, dünya mahpushanem,

Demir parmaklıklar dostum, manzaram gün ışığı,

Tenim yanıyor tutsakken, bilgelikten aciz hanem,

Islığı şarkıdır gardiyanların, kim dinler bu kaçığı!


Koyu her yer, yattığım yer bir kuytu,

Memnunum halimden desinler duydu,

Evet duydum, karanlığın sesi buydu,

Ürpertti içimi hiç yaşamadığım bir duygu.


Her karanlık aydınlığa açılan bir kapıdır aslında,

Ben bir rahibim manastırın en ücra kasrında,

Öyle ya da böyle toprağa gireceğim asrımda,

Kendimi biliyorum, onunla tanıştım yalnızlığın bağrında.


Randevu

Ölüm, ölüm söyle bana nerede bağlı bizim randevu?

Yoksa geciktin mi, ancak gecikmezsin,

Durma salla oltanı, olta bahana sefil durumum,

Söylenir mi sana söz, söylenmez, söyletmezsin.





İsyankarın ve Günahkarın Biri

Yaşamaya çalışmıyorum, çalışmam da bazen,

Düşünmeyi denemedim hiç, bulunur mu çarem?

Ölülerden farkım ne nefes alıyorsam halen?

İstemler mezarda, bense çoktandır ölüydüm zaten.


Ölsem ne kaybederim, yaşanmaktan fazlasını mı?

Neyi kafaya takmayayım, dünyanın tasmasını mı?

Niye bekliyorum burada, mezarımı kazmasını mı?

Şimdi neyi sileceğim, alnımın yazgısını mı?


Gönlümdeki Sevgili

Seni kıskandım en beyaz bulutlardan,

Unutmadan izledim seni en ırak ufuklardan,

Kaçma benden, sızma ellerimin arasından,

Bak şu masum denize, gör yansımanı, âşık ol umutlarla.


Sen bu yalnızlığı çekemezsin ey gönlümdeki sevgili,

Onu sadece bu toprağın yalnız çocukları anlar,

Bir bilsen değerini çekerdin en içten hey gidi,

İşte buyum ben, unut beni, dostlarımla harla.


Yıldızlar ve Gökyüzü

Nereye baksam yıldızlar, gökyüzümde gözlerin,

Aşkın mest ediyor beni, hep kafamda sözlerin,

Ben sensiz kimim? Gerçekten seni özledim,

Bak bulutlardaki yüreğime ve de ki “Ben de seni özledim.”




Hiçbir Yerin Hiçbir Yeri

Derim soyuk, sesim boğuk yüzüm ise komple donuk,

Doruklara yükseliyorum, iyi niyetli kompradorum,

Konuklara selam bu dünyada son bir sorum:

Yaşar mıydın hiçbir yerde eğer yoksa hiçbir konum?


Yerim yurdum belli değil, hiçbir yerin hiçbir yeri,

Dolanmışlar ellerime lanet iki zincir dünya evim,

Kafam eller arasında ama bir yol seçmeliyim,

Son günümde dahi hedeflerimi düşlediğim.


Bulduğum

Değişmedim bu dünyada umduğumu ve bulduğumu,

Kurduğum gelecekle hep aynı yerimde durduğumu,

Sustuğumu, susmaktan düşünüp gözlerimi hayallere yumduğumu,

Dolduğunu da görmemeyi gözlerimin solduğunu,

Sönmemek isterdim görüp hayatın beni yorduğunu,

İsterdim görmek bir kelebeğin dalıma konduğunu,

Görmemek uçan benim tüylerimin yolunduğunu,

Sorduğu ve yakınlarımın evvelime yorduğunu,

Korktuğumu, rüzgarların acıları alıkoyduğunu,

Hep yeniden doğduğumu, doğarken de boğulduğumu,

Soğuduğumu yaşamaktan ama mutlu olduğumu.








Karanlık

Karanlığı tutuyorum ben her iki ellerimle,

O bile kayıyor, akıp gidiyor enlemimde,

Ruhum ve hayatım hepsi de senin ellerinde,

Sadece yapraklarız uçan, esen güz yellerinde,

Karanlığa kurdum evimi, eşyalarsa yerlerinde,

Ancak ruhum kayıp onsuz ümidim de sellerimde,

Ruhsuz buhranın vuslatı saklı benim genlerimde,

Ruhumun parçaları nefret ettiğim benlerimde,

“Yapıp, edip buldun.” de ve sonra deme “Sen delirme.”

Ruhum bedenimin ilk parçası lakin son deminde,

Ruhum haykırıyorken ettiğim zaman her yeminde,

Ben yalnız yolcuyum kader senin büyük yük geminde,

Kalbim yakamozun parıltısında ve en serinde,

Mantık yakarıyor ruhuma “Haydi gel seninle.”,

Karanlığın parçaları var içimde en derinde,

Hüznün parçalarını taşıyorum ben dört cebimde,

Bir yarıştayım mutluluksa aşkın hep gerimde,

Yer yerinde, ışıktan bir paye benim has derimde,

Veya ölüm kisvesine soyunmuş bu defterimde,

Işık deler karanlığı parçalar o neşteriyle,

Ve ışık karanlığın rüyasını basar evreninde.









Son Nefesim

Dönme geri, dön demedim, dönmeden de sevme beni,

Sev bedeni, içine ruh koyamayacağın o nesneleri,

Ben severim, sendelerim düz yolda, ben gezerim üst yurtta,

Yurtlarınsa en güzeli…

Aşk adı, keşmekeşin keşmekeşi,

Al nefesi son nefesim, istesen de yok gelesim,

Esen rüzgâr senden essin,

Esin kaynağımsın eser niteliğinde bir portresin.


Son nefesimi verdim, artık her şeyimiz son buldu,

Hislerimse senle birlikte yamaçlı bir kanyondu,

Kalbim aşk yüklü, yepyeni bir kamyondu,

Harap oldu kaza yaptı senle beraber kayboldu.


Sıfır

Ortasında bir yerindeyim dünyanın,

Ne sağındayım ne de solunda,

Sıfır gibi hissediyorum kendimi,

Sessiz ve tam ortada…











Kıyamet

Renklerin içinde karanlıkta yerle birim,

Haykırıyorum bir çölün ortasında,

Yeri yurdu belirsiz bir gezginim,

Kıyamet vakti habercisiyim.


Gecelerle Konuşuyorum

Gecelerle konuşuyorum, tek dostumdur onlar,

Güvenmiyorum onlara, arkamdan konuşurlar,

Vakti geldiğinde tek sözüme de barışırlar,

Ben meczubun tekiyim, gecelerle konuşuyorum.


Gölgelerle selamlaşırım sabahları, tanırlar beni en yakından,

Benim sesim tırmalar kulaklarını, yaksa da aydınlıktan yakınmam,

Evrenimde sabahları güzel, gecelerimse karanlık ve puslu,

Işık karanlığın korkusundan korktu ve yanı başımda sustu.


Dertleştik her biriyle, ışığın dedikodusunu yaptık,

Ben kalktım yerimden ve bağırdım “Hani biz arkadaştık!”,

“Bıraktı beni yolda hep birbirimize karıştık,

Beni teskin etti geceler, biz bu duruma çoktan alıştık.


Hala konuşuyorum gecelerle, ay bana gülümsüyor öteden beriden,

Şafak ağarıyor, ışığın ihtişamı alıyor gözlerimi yeniden…

Farkım kalmamış meczuptan, ölüden ya da kalabalık bir deliden,

Yürüyorum ışığın ardından, sessizce, geriden geriden.


 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Komprador (Tiyatro)

Sahne 1 (Salonda sessizlik hakimdir. Herkes kravatlarını düzeltir ve saat tam beşi vurduğunda masadan kalkarlar. Sadece Bilal ve Satış...

 
 
 
Komprador

Toplantı bitti, salon derin bir sessizliğe büründü. Herkes eşzamanlı olarak kravatlarını düzeltip saat tam beşi vurduğunda masadan...

 
 
 
Yalnızlık Üzerine

Yalnızlık üzerine yazılan pek deneme göremedim. En azından genel literatürde yer tutan “kült” denemelerde böyle bir yazı dikkatimi...

 
 
 

Yorumlar


© 2035 by Mert Ali Aytaç. Powered and secured by Wix

bottom of page