“Ve (Allah), onların kalplerini birleştirmiştir.” (Aşk Üzerine 2)
- Mert Ali Aytaç
- 16 Eyl
- 2 dakikada okunur
Bahsi geçen ayetin devamında hazreti peygambere hitaben “sen yeryüzündeki her şeyi verseydin yine onların gönüllerini birleştiremezdin” şeklinde bir söz var. Ben de bu denemede bu iki sözün felsefi yorumunu yapmak istiyorum.
Tevafuk üzerine de insanları tanrının karşılaştırdığını söylemiştik ve her türlü karşılaşmanın bir ödül olduğundan ve tanrının merhametinin bir yansıması olduğundan bahsetmiştik. Ben de aşkın tabii ki bir tür tevafuk olduğunu düşünüyorum ve aşkı “sevginin en yoğun hali” olarak tanımlamayı doğru buluyorum. Bence aşk dediğimiz kademelere sahiptir. Aynen Sokrates’in Scale de Amortia’sı gibi. Ben buna katılıyorum. Bence en düşük ve aşağılık aşk hazsal aşktır. İster buna nesnelere karşı duyulan aşk deyin isterseniz cinsellik deyin isterseniz yemeğe karşı duyulan aşk deyin. Bunun bir üstü veya orta kademe ruhsal aşktır. Bir insanın ruhuna, tavırlarına vs. Aşık olma. Bu kutsaldır ve en güçlü duygulardan biridir. En üstün aşksa kul olmak yani tanrıya aşık olmaktır ki bu maddi dünyadan en uzak ve en kutsal olanıdır.
Orta ve üst kademe aşkın tanrının sonsuz merhametinden kopan bir armağan olduğu kanaatindeyim. Tanrı, razı olsun veya olmasın bazı şanslı kullarına bu armağanı hediye eder. Peki ya bu aşktan mahrum kalanlar? Onların sınavı da yalnızlık ve aşksızlıktır ki dua ve duacı adlı denemede bahsettiğimiz teselliye göre bu sınav da bir armağandır. Belki onun kadar büyük olmasa da tanrının rahmetinden kopar.
Son olarak şunu da söyleyeyim, zorla güzellik ve aşk olmaz. Aşkı yapabilecek ve buna müsaade edebilecek olan yalnız O’dur. Sen elindeki her şeyi versen de kimseyi kendine orta kademe aşık edemezsin. Aşkın en sefil halini seviyordur kişi eğer maddi şeylere aşıksa. Ve o kişi hayata at gözlüğüyle bakan ve yaşamın gerçek amaç ve anlamından mahrum kalan kişidir. Hayat bir çift gözün içinde kaybolmaya anlam kazanır. Aşkla...
Yorumlar