top of page

Erkek Egemen Toplum ve Failleri

  • Yazarın fotoğrafı: Mert Ali Aytaç
    Mert Ali Aytaç
  • 16 Eyl
  • 4 dakikada okunur

Son dönemlerde artan kadına şiddet vakaları toplumda istemsiz bir sorgulamaya yol açtı: Neden kadına şiddet? Basit bir soru gibi gözükse de bu soru epey önemlidir ve etraflıca incelenmelidir çünkü bir sorunun çözümü onun nedenini de dolaylı veya doğrudan şekilde barındırır. Mesela telefonunuz bataryasının ömrünün kısalması sebebiyle düzgün çalışmıyorsa durumun çözümü elbette telefonun bataryasını değiştirmektir. Neden (sebep) her zaman çözümün bir parçasıdır. Biz de bu makalede neden kadına şiddet oranlarının erkeğe yönelik şiddet oranlarından daha fazla olduğuna dair bazı bilimsel ve sosyal veriler sunacağız. Umarım faydalı olur ve kadınlar bu yazıdan sonra kendilerini daha fazla yalnız hissetmezler.

   Öncelikle şu aşikâr bir istatistik ki erkekler şiddete ve suça kadınlardan daha eğilimli. Bu istatistiği size şöyle vereyim: 180.000 (şiddet vb.) erkeğe karşı işlenen suçun faillerinin %77’si, 180.000 (şiddet vb.) kadına karşı işlenen suçun %66’sı erkekler tarafından işleniyor. Bu da demektir ki işlenen suçların ortalama %72’si erkekler tarafından işleniyor. Bu korkunç bir istatistik. İş aile içi şiddete geldiğinde durum biraz farklılaşıyor ve kadın ve erkek faillerin oranlarının az çok aynı olduğunu görüyoruz. İlgili makalede aynen şöyle yazıyor: “Aile içi şiddetin cinsiyete dayalı bakış açısını (yani, erkeklerin kadınlardan daha sık fail olduğuna dair inanç) zayıflatan birçok kanıta rağmen, bu yaklaşım bugüne kadar birçok kuruluşun amaçlarına sıklıkla yansımıştır (Dixon ve Graham-Kevan, 2011; Dutton, 2007).” Ama sonuç aynı, erkekler suça daha eğilimli.

   Bunun sebebi şüphesiz ki toplum yani toplumun erkeğe ve kadına biçtiği roller. Toplumlar Max Stirner’in deyimiyle yalnızca hayaletler (spook) üzerine kurulur. Aynı şeyi Yuval Noah Harari “Sapiens” adlı eserinde belirtir. Toplumlar hiçbir biyolojik veya psikolojik temeli olmayan hayaletler üzerine kurulur. Tabii ki bu hayaletlere eğilimli olmak, ki bizim araştırmamızın konusu da bu, psikolojik ya da biyolojik etmenlere bağlıdırlar ancak bu hayaletlerin kendileri biyolojik veya psikolojik olgular değildirler. Şunu der Harari: “Maalesef karmaşık insan toplulukları, ‘hayali’ hiyerarşilere ve adil olmayan ayrımlara ihtiyaç duyar.” İşte bu insan toplumlarındaki hayali hiyerarşilere eğilim tamamen doğuştan gelen psikolojik bir faktördür. Şimdi bu hayali faktörlerin ortaya çıkardığı ortamlara “sistem” diyelim. Yaşadığımız sistem içinde bir tür oyunu barındırıyor: doğal seçilim ya da bir diğer deyişle hayatta kalma. Hepimiz aynı bir takım gibi bu oyunu sosyal varlıklar olarak beraber oynuyoruz. Tam bu noktada Allan Johnson bireysel olarak kimsenin kadını ayrıştırmak istemeyeceğini ancak paradoksal şekilde toplumun bir şekilde kadınları ayrıştırdığını söylüyor. İşte tam bu noktada Johnson’un dediğine katılmaktan kendimi alamıyorum, Johnson özetle şunu diyor: hangi erkeğe sorarsanız sorun kadınların ayrıştırılmaması gerektiğini söyleyecektir ancak yine erkekleri merkeze alan toplum kadınları ayrıştırıyor, öyleyse aynı hepimizin iç dünyamızda farklı dış dünyada farklı olduğu gibi erkekler de sahte bir “hayalet” yaratarak sistemin doğal seçilim oyununu oynarken kadınları ayrıştırıyorlar ancak kendi iç dünyalarında bunu psikolojik olarak istemiyorlar.

   Peki ne bu ataerkil toplumu ortaya çıkaran? Kas gücü mü? Hayır, kadınlar erkeklere göre duygusal zekâsı (EQ) ve empati yeteneği daha yüksek bireylerdir bu yüzden daha iyi iş birliği yaparlar. Bonobolarda ve bazı orangutan türlerinde kadın bireyler aynı biz Homo Sapiens’lerdeki gibi daha yüksek iş birliği yeteneğine sahiptirler ve kadın bireyler toplumu yönetirken erkekler avcılık-toplayıcılık yaparak bu kadın yöneticileri beslerler. Toplum anaerkillik çevresinde şekillenmiştir. Peki neden Homo Sapiens’te aynı şey olmadı? Erkekler kadınlardan daha mı zeki? Ne kadar en büyük dâhiler erkeklerden çıksa da bu da bir mitten ibarettir, kadınlarla erkeklerin zekâsı ortalama olarak aynıdır. Madem erkekler zekâ olarak üstün değil, kas gücü de yeterli bir etmen değil o halde neden toplum ataerkil? Bunun sebebi muhtemelen erkeklerin bu oyunda geri kalacakları iç güdüsüyle kadınları kas güçleriyle ve kendi yarattıkları “ataerkillik” hayaletiyle baskı altına almaya çalışmaları. Ama yine de bu bir tahmin olsa da asıl neden meçhul, hala bir fikrimiz yok.

   O hayalet büyüdü ve bugün ve geçmişte birçok kadının erkeklerin “malı” sayılmasına yol açtı. İbranilerde de benzer bir kadını objeleştirme havası sezimlenebilir. Tevrat’ın Deuteronomi bölümünün 22:28-29 kısmında şu geçer: “(28) Eğer bir adam nişanlı olmayan bir bakireyle karşılaşırsa ve ona tecavüz ederse ve bu ortaya çıkarsa, (29) kızın babasına elli şekel[a] gümüş ödeyecektir. Genç kadınla evlenmeli, çünkü ona tecavüz etmiştir. Yaşadığı sürece onu asla boşayamaz.” Yani erkek, tecavüz edilen kadının değil, o kadına sahip olan erkeğin hakkını ihlal ettiğinden ödemeyi sahip olan erkeğe yapar. Filozoflar da geri durmaz, Aristoteles Ekonomi kitabının son kısmında kadının sadece erkeğin sözünü dinlemesi gerektiğini söyler. Schopenhauer Cinsel Aşkın Metafiziği’nde kadınların büyük işler için yaratılmadığını söyler. Bugün biliyoruz ki bu sözlerin hepsi akıl tutulmasıdır. Erkeğin kadına tek üstünlüğü (ki bunun üstünlük olup olmadığı tartışılabilir) kas gücü ve mantıksal düşünme becerisidir. Tam olarak toplumdaki bu anlamsız hayalet ve mantıksal düşünme becerisi sayesinde neredeyse bütün dâhiler erkeklerden çıkmıştır.

   Peki kadına dair bu patolojik (hastalıklı) düşüncelerin çözümü nedir? Maalesef ki bu hayaletin ortadan kalkması artık imkânsız hale gelmiştir. Tek yapılması gereken bir başkaldırıdır. Bu başkaldırı eylemlerle, sosyal medyayla ya da benim yaptığım gibi bir takım hakikati gösteren ve kadınların haklarını savunan makaleler yazılarak yapılabilir. Toplum bu hayalete sıkı sıkıya bağlanmıştır. Yazık o hayalete tapanlara, ne yazık bu hayaletten korkanlara!

Tüm acı çeken veya korkan kadınlara armağanımdır,


Mert Ali AYTAÇ


2-Gender Differences Between Domestic Violent Men and Women: Criminogenic Risk Factors and Their Association With Treatment Dropout (Anne M. E. Bijlsma, Claudia E. van der Put, Annemiek Vial, Joan van Horn, Geertjan Overbeek and Mark Assink), 2021

Aile İçi Şiddet Uygulayan Erkekler ve Kadınlar Arasındaki Cinsiyet Farklılıkları: Kriminojenik Risk Faktörleri ve Tedaviyi Bırakmayla İlişkileri (Anne M. E. Bijlsma, Claudia E. van der Put, Annemiek Vial, Joan van Horn, Geertjan Overbeek ve Mark Assink), 2021

3-Yuval Noah Harari, Sapiens, 2023

4-Patriarchy, The System 

(Ataerkillik, Sistem)

5-Yuval Noah Harari, Sapiens, 2023


 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Komprador (Tiyatro)

Sahne 1 (Salonda sessizlik hakimdir. Herkes kravatlarını düzeltir ve saat tam beşi vurduğunda masadan kalkarlar. Sadece Bilal ve Satış...

 
 
 
Komprador

Toplantı bitti, salon derin bir sessizliğe büründü. Herkes eşzamanlı olarak kravatlarını düzeltip saat tam beşi vurduğunda masadan...

 
 
 
Yalnızlık Üzerine

Yalnızlık üzerine yazılan pek deneme göremedim. En azından genel literatürde yer tutan “kült” denemelerde böyle bir yazı dikkatimi...

 
 
 

Yorumlar


© 2035 by Mert Ali Aytaç. Powered and secured by Wix

bottom of page